Bazen…
Bazen dalar gidersin…
Herşey üstüne gelir…
Hayır, doğrusu bu dersin…
Düşünmekten sabahı edersin.
Emirgan’ da denize karşı oturup çay içtin mi hiç ?
Kanlıca’ nın en güzel yerinde dostlarla rakı ?
Ortaköy’de vakit öldürdün mü deniz ile birlikte ?
Bebeğin tepelerinde güzel bir sohbette şarap yudumladın mı sabaha kadar?
Adaya karşı bir sandalda balık tutarak saatlerini kaybettin mi ?
Eminönü’nde balık ekmek yedin mi veya güvercinleri besledin mi hiç ?
Kız kulesinden denize baktın mı hiç ?
Haydarpaşa’dan Trene binerek seyahat ettin mi hiç ?
Eğer bunları hala yapmadıysan arkadaş,
Senin için İstanbul, İstanbul değil…
İstanbul; adına şarkılar, şiirler yazılan ey büyük İstanbul…
İstanbul, fethi için savaşlar yapılan, canlar verilen ey güzel İstanbul…
İstanbul, yedi tepe…
Her köşesinde ayrı gizem,
ve her köşesi yeniden keşfedilmeyi bekleyen..
Keşfedildikçe daha da seveceğiniz şehr-i İstanbul
Küçük mucizeleriyle aslında şahane
Tabi ki İstanbul’u İstanbul gibi yaşamayı bilene…
Bazen her yol maviye çıkar.
Denizdir bazen bizi ayakta tutan,
Mavidir bana insanlığımı unutturmayan,
Yoksa bu kadar kötülük var iken hayatta,
Dimdik durmak hayata karşı,
nefes almak kolay mı sanıyorsun ?
Zor olan sadece dik durmak değil,
Asıl zor olan kötülere karşı da iyi olabilmek,
ve onlara iyiyle karşılık verebilmek aslında…
Demiştim değil mi; her zorlandığımda maviye sığınırım ben,
Her dibe vuruşta nefes almak için yeşile koşarım ben…
Ne yaparsan yap arkadaş,
Yeşili sev, maviyi sev…
ve ne yaparsan yap arkadaş,
İstanbul’un hakkını ver…
Çünkü herşeye rağmen İstanbul hala çok güzel…
Eylül 2013