” İyi Ol “

Hayatta yollar, tercihler,  insanlar ve tecrübeler var.

İyi insanlar arkadaş, dost, akraba ve ailen oluyor.

Kötü insanlar ise senin tecrübelerin oluyor.

Son dönemde en düşündüğüm konu “hayatta kötü insanlar neden var ?” konusuydu.

Sürekli aklıma geliyor, her karşıma çıktığında beni biraz daha sinirlendiriyordu.

Sanırım “Polyanna” cılık oynayıp, sebep-sonuç ilişkilendirmesinde kendimce bir çözüm buldum.

Evet, insan hayatına giren “kötü” diye tabir edebileceğimiz insan müsvetteleri hep tecrübelerin, öğretilerin oluyor. Onlar aslında birer hırsız. Çünkü senin hayatından ve zamanından çalıyor. Bu hayattaki en büyük hazinen zaman olduğuna göre bu hırsızlara çok dikkat etmek gerekli..

Sanma ki sana bir şeyler katmıyor.

Hep katıyor aslında ve seni olgunlaştırıyor.

Düşün sevgilin seni aldattı, belki günlerce ağladın ama hayat ve güven üzerine en büyük tecrübeyi edinmiş oldun.

Canım dostun dediğin, yeri geldiği zaman bir çorbayı, bir ekmeği paylaştığın insan… Belki de cebindeki son kuruşu sadece ihtiyacı var diye çıkarıp verdiğin dostun…

O sana ne mi yaptı ?

En çok ihtiyacın olduğu zamanda yanında olmadı, arkandan konuştu, eski sevgiline yakınlaştı (bunların her biri olabilecek seçeneklerdir)

İşte dostluk ve arkadaşlık hakkında en büyük dersi almış oldun.

Hep öğreti dağarcığına kattığın “dost kazıkları” oldu onlar.

Muhtemelen hiç unutmadın, unutaman da mümkün olayacak zaten…

Kadere inanırım ama kaderci bir insan değilim.

Bu ne demek oluyor diyebilirsiniz şimdi?

Ben hep şuna inandım: hayat denilen uzun-kısa göreceli yolda ilerlerken, hayat karşımıza bazı seçenekler sunuyor…

Allah bize bu seçenekleri değerlendirmek için bir kalp, bir de beyin vermiş.

Kalp ve beyin bu yollarda hep birbiriyle çelişiyor.

Devamlı çetin ama tatlı bir rekabetin hüküm sürdüğü bu savaşın galibi: bazen kalp, bazen de beyin oluyor.

Yani kader karşımıza yolları çıkarıyor ama son tercihi belkide farkında olmadan yine biz yapıyoruz.

“Neden ben?”

“Neden bu beni buldu? “

“Hep benim başıma mı gelecek bu?” demek yerine belki de iki saniye durup, sakinleşip, tekrar düşünmek, gözden geçirmek lazım konuyu…

Belki hayatımızda her dönem doğru tercihleri yapamıyoruz ve aslında içinde olduğumuz durumu analiz edemediğimiz için de bunun farkına varamıyoruz.

Hep bir şeyler üzerine kendi kendime beyin fırtınası yapmayı sevmişimdir…

Başıma gelen olaylar karşısında “neden ben ?” sorusunu sormuyorum artık.

“Ben ne yaptım da sonuç bu şekilde oldu” diye soruyorum kendime.

Bazen öyle insanlar ile karşılaşıyorum ki ne yapsam, ne kadar kendime sorsam yine de sebebi anlayamıyorum.

İşte o zamanlarda hayatımdaki bazı insanları ne kadar çok sevsem de onların hayatımdan gitmesine izin vermem gerekiyor.

Çünkü onları çözmek veya düzeltmek için gerekli çabayı sarf edip bir aşama kaydedemediysem biliyorum ki onlar da benim hayatımdaki zaman hırsızlarıdır.

HAYAT: çok acımasız bir öğretmen…

“ZAMAN” isimli dersi size sadece bir kez veriyor ve tenefüs zilini çalınca sizin dersiniz bitmiş oluyor.

Tek bir ders, sadece tek şansınız var…

Tüm zamanınız, yaşayacaklarınız, tecrübeleriniz kısacası tüm hayatınız tek bir ders ile sınırlı…

Tenefüs zili çaldığında belkide siz başka bir şekilde tekrar yaşamaya başlıyor olacaksınız veya ebedi huzura kavuşacaksınız.

Bunu şu an için bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var; o da bu hayattaki zamanımızın çok kısıtlı olduğu.

O yüzden yaşadığınız hayattan bir an için kafayı kaldırıp, nefes molası vermek gerek…

Belkide çevrende seni mutlu edebilecek insanları beklemek yerine onları senin bulman gerekiyor…

Durma, bahane yaratma, hayatında mutlu değilsen hemen şimdi başla…

Sana  değer verecek insanlarla vakit geçirdiğinde kendinle alakalı değerlerin de değişecek ve daha mutlu bir insan olacaksın.

Yazıyı okurken “Güzel yazıyorsun da bunları yapmak kolay mı, kolay mı insanları terk etmek, kolay mı yaşanmışlıklardan vazgeçmek, kolay mı alışkanlıkları bırakmak vb. ” diye soranlar var sanırım çünkü duyabiliyorum. 🙂

Bahane üretmek istersen ben “kolay mı” ile başlayan birçok bahane üretebilirim mesela…

Bunun yerine  ayağa kalkıp harekete geçme zamanı…

Yazımı William Shakespeare’den “İyi ol” şiiri ile bitirmek istiyorum.

Sanırım bu yazıya en çok yakışan “son” bu olacak.

“ İYİ OL”

İyi ol fakat çok iyi olma.

Birazcık huysuz ol fakat çok değil.

İçinden geliyorsa dua et.

Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et.

Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol.

Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan;

Bağır, çağır, kır, dök ve unut!

Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala,

En ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme.

Yaşa her şeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için,

Laf olsun diye günlerini geçirme.

Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan;

Bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev!

Hayatını o şekilde yaşa ki;

Her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan,

Hiç olmazsa bir şey yap ki;

Gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine

“Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin.

Düşüncelerin neyse hayatında odur.

Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan, düşüncelerini değiştir.

William-Shakespeare-300x225

William Shakspeare

 

Hayatta “Keşke” lerin yerine “İyi ki” leri koyabilmek…

Görsel

Eskiden hep “KEŞKE” diye başlardım cümlelere..

Keşke şu olsa, bu olsa..

Hep bir doyumsuzluk, hep bir tatminsizlik hakimdi bünyemde.

İnsanın genel yapısında da var.

Bende yok demeyin, hepimizde var aslında…

İnsan olmak böyle birşey zaten, doğru ve yanlışlarıyla güzel bir şey insan olmak…

Ne oluyor, neden oluyor ve nasıl oluyor bilmiyorum.

Fakat neden sonra zamanla öğreniyor insan, düşünüyor, sorgulamaya başlıyor.

Zamanın kıymetini o zaman fark edebiliyor aslında.

Elimizden akıp giden ve en değerli hazinemizin zaman olduğunu…

En değerli hazinemiz zamandır dedim doğrudur.

Neden derseniz insan elindeki servetini kaybedebilir.

Çok çalışırsa o serveti tekrar kazanmak için zamanı olur fakat geçen zamanı geri getirebilir mi ?

İşte bu sorular kafanızı kurcalamaya başladığı zaman siz de bir noktaya ulaşmışsınız demektir.

Hayatımdaki o kadar zamanı ” Keşke ” boş geçirmeseydim de şunu yapabilseydim demeye başlıyorsunuz…

Çok geçmiyor bu soruların üstünden gelmeye ve öğrenmeye başlıyorsunuz hayatınızda

“ İyi ki ” lere yer vermeye…

Ben ” İyi ki ” boş boş vakit geçirmişim diyebilenlerdenim mesela…

” İyi ki ” zamanında aylak aylak gezmişim…

Ders çalışmak yerine ” İyi ki ” futbol oynamışım arkadaşlarımla…

” İyi ki ” canım istediğinde müzik dinlemişim…

” İyi ki ” o kadar ülkeyi gezmişim…

” İyi ki ” o kadar dost edinmişim hayatta…

” İyi ki ” bu kadar çok şeyi bu kısa yaşamıma sığdırabilmişim…

Neden mi ?

Hayatta zamanın değerini, yapmam gereken bir çok  şeyin olduğunu, daha aslında hiçbirşey

bilmediğimi ve öğrenmeye aslında ne kadar aç olduğumu bu sayede öğrendim çünkü…

Hayatta “ Keşke ” ler azalıp “ İyi ki ” ler çoğalınca sizde anlayacaksınız…

Herşey bir sebep için oluyor bu hayatta… Siz ne sebep olduğunu anlayana ve çözene kadar hayat geçip gidiyor.

Anlamaya çalışmak yerine yaşamaya bakın. Akıntıya kürek çekmek yerine nehirde onun götürdüğü yere gidin…

O yüzden hayatınızda karşınıza çıkan olayları “ Keşke ” ler ile değil “ İyi ki ” ler ile karşılayın.

Görsel

Hayatın size ne planladığını ve hangi an size nasıl bir hediye vereceğini asla ama asla bilemezsiniz…

Işık ve sevgi daima yanınızda olsun.