Hiç “Öteki” olduğunuzu düşündünüz mü ?
Farklı olduğunuzu, sıra dışı olduğunuza…
İnsanlar A noktasına giderken, aklınız “B’ye git”, kalbiniz ise “hayır C’ye git” diye fısıldadı mı size ?
Ya da insanlarla iletişim problemi yaşadınız mı ?
Anlaşılamadığınızı ya da kendinizi anlatamadığınızı, onlardan farklı olduğunuzu düşündüğünüz oldu mu hiç ?
Ben aslında yaşadığım her saniye kafamda bu düşünceler ve kalbimde bu hisler ile yaşıyorum.
Kendinize neden, niçin, nasıl sorularını sormaya cesaret edebildiğiniz, yani kendinizi bile sorgulayabildiğiniz zaman ancak “öteki adam” oluyorsunuz.
Öteki adam dediğime takılmayın lütfen. Kendime taktığım bir isim bu.
Belki siz kendi hikayenizde “öteki kadın” veya hikayenizdeki “öteki çocuk” sunuz.
Esas önemli olan “öteki” olduğunuzun farkında olabilmek.
Çoğu insan hayatı boyunca kendine öteki diyemiyor.
Gerçekten “öteki” olan insanlar toplumların onlara dayattığı kalıplar arasına sıkışık kalıyor.
Bazen bunu anlayamayabiliyor, bazen de anlasalar da kendilerine ifade etmek çok zor olabiliyor.
Bu insanlar bazen kendine bir yön arayıp, bir çıkış yolu bulamıyor.
Neden böyleyim, neden hayat böyle, ben neden farklıyım diye kendini veya hayatı sorguluyor…
Elimde hayatın kumandası olsa o an hayatı durdur tuşuna basıp: “ Sen Hatalı üretilmedin, tam tersine mükemmel üretildin. Tam olması gerektiği gibi… ” demek isterdim.
“ Hatta öyle mükemmelsin ki 500 milyon sperm arasında tek birinci gelen sendin”.
Böyle bir şey diyebilme şansım olasaydı; karşımdaki insanın suratının aldığı ifadeyi görmek isterdim… 🙂
Gelelim şu “öteki” meselesine…
Ufaklığımdan beri insanlar ile iletişimde bir takım sorun ve problemler yaşadım.
Bazen kimsenin beni anlamadığını düşünürdüm.
Ya da benim kimseyi anlayamadığımı…
Yıllar geçtikçe anladım ki asıl neden benim onları veya onların beni anlamaması değil.
Asıl neden farklı bakış açısına sahip olabilmek.
Zaten bu yüzden kendimi geliştirebileceğim, sürekli insanlarla temas halinde olduğum ve fikirler ürettiğim bir iş yapıyorum.
Kendimi “öteki” diye nitelendirmem eskilere, 6 yaşımda ilkokula başlamama dayanıyor.
6 yaşında bu çocuk “akıllı” diye ilkokula başlatıldım…
İlk yaftalanmam başka bir deyişle toplumun size vurduğu damgalardan birini 6 yaşında yedim yani..
Çevremdeki çocuklardan hep farklı oldum.
Farklı diye adlandırılıyordum fakat öyle veya böyle tam bir problem çocuktum.
Neden mi ?
Toplum denilen yargıya hayatımın belli dönemlerinde hep bir sorgulama ile yaklaştığım için.
+Böyle yapmalısın.
-Neden ?
+Filanca böyle yapıyor ya da herkes böyle yapıyor ya da kural bu.
-Filanca niye böyle yapıyor?
-Herkes niye böyle yapıyor?
-Toplumun kurallarını kim koyuyor ve neden varlar?
-İyi de hepimiz bir birey değil miyiz?
-Herkes aynı şekilde davranacak ise biz birey olarak değil de toplum olarak yaratılmaz mıydık?
-Ya da kendi kararlarımızı veremeyeceksek, neden hür irade veya beyin diye bir şey var?
-Neden bazılarına akıllı ve bazılarına geri zekalı diye tanımlamalar kullanıyoruz?
İşte sorgulamaya başladım bile. Çünkü ben sorgularım. İşte ben buyum.
Birey olmanın ve toplum içerisinde yaşamanın bazı kuralları ve sorumlulukları var.
Bunları anlayabilir ve uygulayabilirim.
İnsan her zaman tek olamayacak kadar yalnız yaratılmış bir varlık zaten.
Benim sitemim toplum baskısı ile kısıtlanan, beyni köreltilen ve toplum baskısı altında köleleşen hatta robota dönen insan sürülerine…
Git gide insanlıktan çıkıp robotlara daha çok yakınlaşıyoruz, farkında olmadan…
Git gide duygusallığımızı, insanlığımızı kaybediyoruz.
Bazen farkında olmadan bazı hareketleri otomatik yapıyoruz.
Çok fazla sorgulamıyoruz…
Yeni nesil inanılmaz bir boşvermişlik ile yetişiyor.
Ben onlara “Bana ne” ve “sana ne” nesli adını taktım.
Bir şey söylesen “bana ne”, bir şey sorsan “sana ne” cevabını alıyorsunuz…
Hayatı sorgulamadan yaşayan, yaşadığı olumsuz olaylar karşısında en büyük tepkisi “ne yapayım bu kadar yapabiliyorum” diyen bir nesil..
Ben kendiniz olun, kendinizi keşfedin diyorum.
Yoksa herşeye karşı olun, isyankar olun, başkaldırın demiyorum.
Biraz daha kendinize zaman ayırın.
Olayları birkaç farklı yönü ile düşünün ve ele alın diyorum.
Bu şekilde hayata farklı açılardan bakabilir ve biraz daha büyük resmi görebilirsiniz…
Ben bunları yazıyorum diye yolu tamamlamışım sanmayın.
Bunu şu an okuyan sizler gibi; yolun başında duruyorum ama bir farkım var.
“Öteki” olduğumu kabul ettim ve artık gideceğim yolu biliyorum.
Hayatınızda sizi olduğunuz gibi kabul edebilen insanlar olduğu sürece, kendini “öteki” hissetmenin hiç sakıncası yok.
Tam tersi aslında tamamen kendiniz olabildiğiniz için onların yanında daha iyi hissediyorsunuz.
Düşünmeyen bir toplum içerisinde yaşarken, aslında düşünebildiğim için her gün şükrediyorum.
Ve belki de bu yüzden hayatım boyunca “öteki adam” olacağım.
Siz de düşünün.
Çünkü henüz yasaklanmadı…
Öteki Adam
İgal Biton