Carpe diem (Seize the Day)

Latin edebiyatının ünlü ozanı Horatius’un bir dizesinde geçen gününü gün etzamanın tadını çıkargünü yakalaanı yaşa veya günü yaşa gibi anlamlardaki özdeyiş.” anlamına gelen sözdür aslında Carpe diem.

Bu özdeyiş hazcı felsefenin bir savunusu gibi gözükse de aslında gelecek hakkında endişelenmek yerine “yaşanılan anın “değerine vurgulamak için yapılan bir uyarıdır.

14. yüzyıl başlarında Byron’ın yapıtlarında sık sık geçen “günü yakala” (seize the day), deneyimdeki hazzı, yaşanmış yaşanmıştaki önemi gözden kaçırmamayı salık verir…

Son zamanlarda birçok insanın fark etmeye başladığı, yakın geçmişte Ölü Ozanlar derneği adlı filmde çok bahsi geçen bir konuydu bu…

” Ölü Ozanlar Derneği filminde Profesör Keating, öğrencilerinden birine şiir kitabındaki ilk dörtlüğü okumasını söyler.

Öğrenci de başlar okumaya;

“Henüz vaktin varken tomurcuklarını topla.

Zaman hala uçup gidiyor.

Ve bugün gülümseyen bu çiçek, yarın ölüp yok olabilir”..

Sonra Profesör Keating, “Carpe Diem’in ne demek olduğunu biliyor musunuz?” der.

Bir öğrenci “yaşadığın günü kavra” diye cevap verir.

Keating şairin neden böyle söylediğini açıklar:

“Hepimiz solucan yemi olacağız, arkadaşlar!

Buna ister inanın, ister inanmayın,

her birimiz bir gün nefes almayı kesecek ve öleceğiz.

Şimdi öne doğru bir adım atın.

Ve geçmişten gelen bu yüzleri biraz inceleyin.

Onlara daha önce ciddi olarak bakmadınız.

Sizden pek farklı değiller. Aynı saç modeli.

Tıpkı sizler gibi hormonlara sahipler.

Sizler gibi yenilmez hissediyorlar!

Dünya onlar için bir istiridye.

Çok büyük şeyler başaracaklarına inanıyorlar.

Sizler gibi gözleri umutla dolu.

Peki yapabileceklerini yapmak için yaşamaya acaba çok geç mi başladılar?

Çünkü bu oğlanlar artık çiçeklere gübre oldu.

Ama eğer dikkatle dinlerseniz size fısıldadıklarını duyarsınız.

Yaklaşın. Dinleyin! Duyuyor musunuz?

Carpe… Carpe… Carpe Diem…

Anı yaşayın, çocuklar.

Hayatınızı olağandışı yapın! “ ”

Hayat,

Sanırsın ki kim olduğun, nerede olduğun, kiminle olduğun veya kaç paran olduğu ile ilgilidir.

Yanılıyorsun.

Hayat, bunlarla ilgili değildir.

Hayat hangi yolu tercih ettiğin ve hangi yolda ilerlediğin ile alakalıdır.

Hayat, ne geçmiş, ne de gelecekle ilgilidir.

Hayat, sadece yaşadığın an ile ilgilidir.

Geçmiş: yaşanmış ve bitmiş demektir.

Geçmiş: senin acı ve tatlı anılar ile dolu hazinendir.

Gelecek: henüz yaşanmamış demektir.

Hayatta yaşayacağın günler olduğu için; gelecek aslında senin umudundur.

Bu yüzden asıl hazinen yaşadığın gün yani bugündür.

Nefes aldığın her an,

Sağlıklı olduğun,

Konuşabildiğin,

Duyabildiğin,

Okuyabildiğin,

Yazabildiğin,

Keyifle yiyip içebildiğin,

Yanında dostlarla sohbet edebildiğin her an aslında senin hazinendir.

Elindekilerin değerini anlamak için: onları kaybetmeyi bekleme…

Bugün, şu saniye onlar için şükret.

Yaşadığın her anı mutlu ve huzurlu kılmak aslında senin elinde…

Buraya kadar tamam..

Bakalım Hayat’ın ustaları hayat hakkında ne demişler ?

  • “Dünden öğrenin, bugün için yaşayın, yarın için ümit edin.”  Albert Einstein
  • “Hayatta en büyük engel, beklemektir; daha sonra gelecek olan her şey belirsizliğin alanına girer. Şu andan itibaren yaşa.” Seneca
  • “Bugünün bir daha asla doğmayacağını düşün.” Dante
  • “Bir an bekle, arkana dön ve unuttuklarını anımsa. Kaybettiysen ara, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet: Çünkü hayat çok kısa.” Şems-i Tebrizi
  • Hayat kısa, Kuşlar uçuyor. Cemal Süreya

Bu ustaların üzerine bana söz düşer mi diye sordum kendime…

Sonra “benim yazım, benim kararım” diye cevapladım kendimi.

Son Söz:

Çünkü bugünü değiştirebilirsen, geleceğini de değiştirirsin.

Anı Yakalayın…

İgal Biton

Görsel